31 Ekim 2011 Pazartesi

Ne Olsun

Kişisel tarihimize bir çentik zamanı.

Cuma günü nezle oldum sağ gözüm şıpır şıpır işe gitmedim sana dokunmaya korkuyorum geçecek diye ama el mahkum ikimiziz. Akşamı bir şekilde yapıyoruz Supermario geldiğinde artık devir teslim ona veriyorum mümkün olduğunca uzakta duruyorum sizden. Bitki çayları nane limonlar bana mısın demiyor vakit geçtikce dahada kötüleşiyorum. Senin de bir enrjin var bebi yerinde duramıyorsun sürekli oyun istiyorsun.

O gece siz Baba Mario ile birlikte salonda, ben yatak odasında karantinada. Yarımı geçiyormuş uyuduğunda Baba Mario'nun takati kalmamış. Normalde üşengeçtir, uykuya düşkündür canı birşey istesin kalkmamak için vazgeçer. Ama sana karşı o kadar hassas ki gece birlikte yatmayı seninle o istedi, baba oğul uyudunuz. Sabaha karşı 5 gibi uyandım yanınıza gelip baktım Super Mario'nun üstü açılmış kolu senin ayaklarını tutuyor kendinden geçmiş haberi yok ama hala aklı sende. Bana hiç dokunmadınız sabah 10'a kadar uyudum. Supermario 1 haftadan önce toparlayamazsın diyordu oderece kötüydüm ama ne olduysa sabah hiçbirşeyim yokmuş gibi kalktım. En kötüsü yanında olup bana karşıdan gülücük attığında seni sıkıştıramamaktı.

Bir de bu ay ki kontrolünde mama ile 800 gr almış 7 kilo 100 gram olmuşsun, boyun 5,5 cm uzamış 65,5. Emmeye devam ediyorsun ama daha keyfi. Doktor sosyal bir bebek olduğunu söylüyor, çevreye tepkilerin etrafa ilgin çok yüksek. Ve mutlu bir bebekmişsin onun yanında gülerek uyandın her zamanki gibi. Bu onun huzurlu mutlu olduğunu gösteriyor dedi. 6 aylık olarak gelseydiniz bu rakamlara o zaman normal derdim, şimdi gayet iyi gelişmiş dedi. Maşallah oğluma. 2 iğne daha oldun ilkine tepki vermedin ama ikincide biraz ağladın biz Supermario ile sana seslendikce mahsun çapkın yandan yandan gülücüğünü attın gene. Doktor çok gülüyor bu haline. Oyuncu diyor sana. Supermario'da kendine çektiğini herşeyden zevk alabilen biri olduğunu söylüyor minicik bedenin üzerinden kendi çıkarına felsefe yükleme peşinde:)

Ve güzel bir haber annem bizde. Bir şenlik hali evde. Dün akşam aldık onu bize getirdik. Çok özlemiş seni biz de onu. Pek yüz vermiyor bize varsa yoksa sen:) Mutluyum bu gün sen sıcacık yatagından çıkmadın anneannen yanında daha ne olsun.

He bi de ek gıdaya geçtik. Dün 2 tatlı kaşığı elma ve armut suyu içtin. Sonrası kabus devamlı ağlak gözleri kıpkırmızı oturmaktan, ayakata durmaktan yatmaktan hiçbirşeyden mutlu olmayan bi çocuk geldi evimize.  En sevdiğin şeylere bile dudak büküyordun. Dr. karnını ağrıtabilir meyvse suyu demişti büyük ihtimal ondan oldu. Bu gün gene deneyecek anneannen, olursa biraz ara vericez. Sırf bu yüzden 2 tatlı kaşığı patates kabak çorbanı vermeye korktum. Akşam söyleyene söyleyene uyudun o halini bile seviyorum yalandan ağlayıp saydırıryorsun ya bayılıyorum..

27 Ekim 2011 Perşembe

Adamım

Minik karıncam, evimizin en yakışıklı erkeği :) Supermario pek gururlu sana söylediğim her güzel şeyi üstüne alıyor nasıl olsa bana benziyor diye. Olsun annecim burnunun ucuda bana benziyor :p
5 gündür artık gülücüklerin yerini kahkahaya bıraktı. Çenebaz adamım benim tüm gün konuşsak tüm gün karşılık vereceksin, öyle susmadan virgülsüz konuşuyorsun ki kıpkırmızı oluyorsun  tamam annecim anladım diyorum  ama ı ıh heyecanla anlatmaya devam ediyorsun :) Oyuncak aldım geçen gün sana piyano sesler çıkarıyor Supermario senden çok oynadı. Evimiz seninle öyle huzur dolu ki. Hergün şükrediyoruz her gün.. iyiki geldin bebi.

24 Ekim 2011 Pazartesi

4 ay Geçti

Güne mutlu uyanmayı özledim desem..

Bebi bu gün tam 4 aylık. Onu gözümüzden sakınalı 4ay geçti. Supermario geçen dediki o bize değil biz ona muhtacız. Düşünsene yanımızda olmadığını o gene alışır, bak bırakıyoruz sabahları babaannesine farketmeden yokluğumuzu kalıyor, ya biz akşam delirircesine seviyoruz yanında olamadığımıza üzülüyoruz işte o yüzden biz onsuzluğa alışabilirmiyiz o kokuyu aldık birkere bırakabilir miyiz? İşte tam da böyle. 4 ay alışmak için çokk büyük bir zaman..

Dün işte ülkem gene kan gölüydü. Türkiye tarihinin 3. büyük depremini Van Erciş'de 7.2'lik bir koca bir yıkımla binlerce yaralı yüzlerce ölümle kabus gibiydi.

İşte orada bir haber kanalında gördüm 4 aylık bebeği ve karısı enkaz altında kalan adam hüngür hüngür ağlıyordu. İçimden birşeyler koptu boğazımda hala yutağamadığım bir yumru. Gözyaşlarım durmadan aktı. Hakikaten artık hiçbirşey olmamış gibi davranmak Ayıp. Gerek sosyal yaşamda gerek sosyal medya'da iki deprem 1 şehitleri dilinde manşet yapıp farklı mecralarda hiç olmamış gibi yapmanın zamanı değil.. Ne yapabilirsek elimizden ne gelirse yapmalıyız. Çoğu karo şirketi enkaz bölgesine gönderilen kargolardan ücret almıyor. Çocuklarının olmayan giysilerini göndermek, kendi kıyafetlerimizden göndermek hiç de zor değil.
Kimse sıcak yatağında rahat yatmamalı bu kişisel vicdan olayı değil artık İnsanlık vicdanı.

20 Ekim 2011 Perşembe

Sen Ben O konuşmazsak ?

Türkiye bu acıyı yıllardır çekiyor. Her gün bir askerimiz "hiç için" ölüyor. Savaş çıksa eminim kayıplarımız bu kadar fazla olmaz. 2 gündür Türkiye yas'ta. Hakkari Çukurca'da tam 26 asker şehit oldu 22 asker yaralı. 1993 yılında Bingöl'e yapılan hain saldırıda verilen 33 şehitten sonra en büyük kayıp.

Neredeyse her il'de insanlar toplanıp yürüyüş yaptılar protesto etmek için. Adı resmi makamlarca konmasada bireysel olarak herkes yasta. Hep diyorum bu kadar demokrasi bizim ülkemize fazla. Neymiş infial olmasınmış sağ duyulu olalımmış herkes acısını içinde yaşasınmış. Hayır ne münasebet sesimizi çıkaracağız. 99 yılında Serdar Ortaç "bilinmeyen dil"in propagandasını yapan adama karşı sahnede 10.yıl Marşını söylemiş ve belkide hayatı boyunca yaptığı en haklı hareketi günümüzde bu "çok seslilik" yüzünden çıkan tepkilerden çekinerek gençlikti hataydı diye açıklayarak dolanır olmuş. Öyle sindirdilerki artık verdiğimiz tepkilerden utanır olduk.

O zaman ki Başbakan Bülent Ecevit hükümeti 1999 yılında Genel Kurmaydan giden özel tim istihbarat ekipleri ile  Kenya'nın başkenti Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliği'ne sığınan "köpeği" İstanbul'a getirdiklerinde nereden bilebilirlerdi 12yıl boyunca pışpışlanarak kendine özel bir ada'da kuş sütüyle besleneceğini. Şuan hala kaçak olsaydı en azından g.t korkusu olurdu şimdi içerden sıcak sıcak herşeyi yönlendiriyor. O bebek katiliyle aynı havayı solumak kanıma dokunuyor Ülkem adına acizliğimiz kanıma dokunuyor. Dünya birbirine kafa tutuyor Fransa hiç alakası yokken Libya'ya saldırma hakkını kendinde görüyor, Amerika heryeri talan edebiliyor biz canımızı yakan adamı elimizde yandaşlarıyla birlikte meclise kadar sokup adına da özgürlük diyip ona buna yaranmaya çalışıyoruz.

Yeter  hakikaten bu eziklik.

18 Ekim 2011 Salı

yoruluyorum sanki

Bu gün mızmızlanmak istiyorum biraz
Bebi'yi göremediğimden yakınmak istiyorum. İş kadını, ev kadını, supermario'nun karısı, bebi'nin annesi, sosyal yaşantının bir parçası olmanın hepsinin bir arada ne kadar zorlaştığından yakınmak istiyorum.

Servisten iner inmez koşturarak önce bebi'yi babaanne'den alıp üstünü giydirip eve geçip üstünü çıkarıp kendi kıyafetlerimi salonun en müsait yerine bırakıp, ne kadar görsem kardır mantığıyla kucagımda bebi onu koklaya koklaya mutfağa gidip mamasının suyunu hazırlamaya başlarken, Supermario'ya etrafı toplamasını tembihlerken, onu mamasını yedirmek üzere Baba Marjo'ya verip mutfağa yemek işine girişirken saatin hızla geçtiğini gördükçe, Bebi'nin gözlerini ovuşturduğunu gördükçe, beynimde saniyeler içinde gözümde beliren fotoğrafda onu hızlıca sallayıp uyanmasını istemem bencillik mi.

Ben yemeği hazırlamışken, bebi uyku &uykusuzluk ikileminde çoktan huysuzlaşmaya başlamışken, saat çoktan geçmişken, uyumayan ağlak bebi'yi en azından ten teması olsun kokusunu alabileyim diye kucağıma almışken,

artık sabah 6'dan beri ayakta olan bünyemin yorulduğumu hissetmişken, Supermario'nun sen benimle ilgilenmiyorsun hiç nida'larını duymamla bunun bir rüya olduğunu zannetmişken,

koltukda uyuya kalmışken, yatağa dişlerimi bile fırçalamadan geçmişken, gece üçbinyüzelli kere uyanmışken, artık kalkmaktan yorulmuş yatağın ayak ucuna kıvrılmış üşüdüğüm için uyandığımda sabah ezanını duymuşken ,

yeni bir gün başladığını aynı sirkülasyonu çamaşır, temizlik, bulaşık, ütü vs gibi ek katkılarla geçeceği gerçeğini hatırlarken biranda unutup bebi'yi göremediğime ağladım akşam. Sabah kocaman şiş gözlerle işe gelmemin kamufle etmek için dinlendirici gözlüğümü takmamın sebebi bu.

Çok özlüyorum onu.

13 Ekim 2011 Perşembe

ekim ayındaymışız daha

Bebi, ben kasım ayındayız sanıyordum ekim'deymişiz meğer. Geçen yıl bugündü yazımı bir ay sonra yeniden yayınlıyayım en iyisi:) Hep senin yüzünden aklımı karıştırdın:)

Evde dün sen kavgası vardı ben diyorum özledim ver bana supermario diyor özledim ver bana.
Supermario'ya gülücüklerini kıskanıyorum ben o kadar debelenirken onunla ilgilenmeni de. Sakalları ilgini çekiyor olmalı  yoksa başka açıklaması yok :p

Sabahları  evden çıkarken seni giydirip hızlıca evden çıkmak saniyelere karşı yarışmak çok zorluyor bizi. Bu düzene alışacağız elbet ama kar kış gözümü korkutmuyor değil. Ben önceden kar yagsın dediğimde ayfertito yağmasın çocuk üşüyor sabahları dediğinde onu anlar gibi yapıp anlamadığımı bu yıl anladım :)

Akşam bir çığlık attınki sorma emziğini elinle  kaldırıp havaya doğru tutup tekrar ağzına yamukca sokmanı flash haber altyazısıyla izledik :)

Seni seviyorum su kaplumbağam.

11 Ekim 2011 Salı

geçen yıl bugündü

Geçen yıl bu gündü. Karma karışık oluşum. Hiç bilmediğim duyguları korkarak kucaklayışım.
Nereden bilebilirim ki müthiş bir şey yapmışız, artık dünya o'nun etrafında dönecek.
Lafta değil cidden eve uyumadan onu görmek için servisten inince koşarak gideceğimi
Saatlerce uykusuz kalıp hiç bitmeyen bir sabırla ilgileneceğimi
Anneliği bu denli seveceğimi

Baba olmanın Supermario'ya bu kadar yakışacağını
Uyanırken bile güleryüzlü bir bebek olacağını
Önce gerinip sonra gülücük atınca içimizin yağlarını eriteceğini
Evimize ınga sesinin bukadar yakışacağını
Sen kötü gazlar yüzünden kıvranırken en önemli mevzumuzun bu olacağını
Şimdiye dek sen olmasan asla sahip olamayacağımız en güzel titri anne baba olmayı senin sayende anlayacağımızı
Nerden bilebilirdim yaşamadan bu duyguyu. 27 yıllık hayatımda yaptığım en güzel şey oldun Bebi.
Geçen sene bu gün hayatımıza girdin gireli.

10 Ekim 2011 Pazartesi

buldumcuk

Cuma günü bebi, ben, annem Palladium'a gittik. Yemeğimizi yedik dolaştık bebi'ye bakmaktan kendime neredeyse alışveriş yapmadığımı farkedince bu sefer kendime çalıştım. Bebi ile yalnız dışarı çıkmak ayrı bir heyecan oluyor ama itiraf edeyim puseti iterken sırtım çok ağrıyor eve geldiğimizde pertim çıkmıştı. Supermario da arkadaşlarıyla Almanya Türkiye macına gitti. Yenildik 2-0  .

Cumartesi keyif yaptık balık gecesi, Pazar bebi'nin tatlı kuzeni Cansınoşki'nin doğum günü vardı. Baba oğul bir örnek kıyafetleriyle beni gene hasta ettiler. Şuan sanırım aşkın double halini yaşıyorum.

Tattığım en güzel duygu annelik, her gün biraz daha bağlanıp, hergün biraz daha yanında her an olamadığıma üzüldüğüm.

Bazen buldumcuk mu oldum diyorum. Herkes bu kadar çok mu seviyor ben mi abartıyorum.
Öyle masum ki..

7 Ekim 2011 Cuma

Olmaz mı

Dün  Supermario dediki bu pamuk surat'da traş olmak zorunda kalacak.
Bebi, minik erkeğim sen hep lokum kalacak gibiydin,
büyüyüp koca bir adam olacağın gerçeğinden uzak bir hayat yaşıyordum
ta ki Baba Marjo söyleyene dek.

Hep böyle kucumda uyusan çapkınlık yapsan seni içime saklasam olmaz mı?

Bu aralar favorin ellerini yumruk yapıp onlara pür dikkat bakmak. Nasıl keyifle her gördüğünde keşfettiğin ellerini inceliyorsun. Attığın çığlıklar bizim konuşmalarımıza karşılık olarak saki diyolog şeklinde aguların bitiriyor.

4 Ekim 2011 Salı

Bundan sonra herşey hızlı yaşanacak

Koştur koştur indim servisten. Supermario işyerinin önünden geçerken arkamdan seslendi göz ucuyla öpücük atıp devam ettim yoluma. Hızımı hiçbirşey kesmesin bir an önce kavuşalım diye.

Nasıl özlemişiz birbirimizi. Ben daha annecim diye seslenmemle, sen başladın kendince sayıklamaya çığlıkların ,ellerini ayaklarını durmadan hareket ettirmen herkesin ortak fikriydi özlediğin. Ya ben, gözümün baktığı her noktada sen vardın. Biriyle konuşurken onun yüzünde seni görmekte neyin nesi. Hem de ellerini ağzına almış yandan yandan gülerken.

Bir kere daha farkettim sen herşeyden herkesden önemli ve özelsin.