3 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkı Bahane

Nereden başlasam Bebi;

En büyük hayalim ileride bu günlüğü okuduğunu düşünmek.
Şimdi yazacaklarımı da annem babam birebir yaşadı diye iliklerine kadar hissetmen için uzun uzun yazacağım.
Nede olsa bizden sonrakiler için şimdi tarihi biz yazıyoruz.
O vakit yalan yanlış taraflı medyanın yazdıklarını değil bizzat kendi kaleme aldıklarım sana kalsın dedim.

Olay Taksimdeki Gezi Park'ında ağaçların sökülüp yerlerine avm vb gereksiz işler yapılmasını protesto eden her doğa olayındaki gibi bir kaç insanla başladı..
Başbakan Tayyip Erdoğan orayı kimlere peşkeş çekmişti ki  hepi topu 20-25 kişiyle başlayan safiyane eyleme adeta şahsi askeri olan polisîyle en yüksek tepkiyle karşılık verdi.
Onlarda emir kuluydu abandıkça abandılar protestoculara. Polis'in "dağıt değil" bilakis "vur emri " almışcasına uyguladığı kontrolsüz güç, konuya ilgisi olan olmayan herkesi topladı gezi parkına.

Sosyal medyada örgütlenen (twitter, facebook ) halk Oturma eylemi yaptı parkın içinde. Çadırlar kurdular, gece bekçisi oldular, salıncaklar kurup çekirdek çitlediler, su böreği yediler, kitap okudular parkın içinde. Bak dikkatini çekerim herhangibir taşkınlık olmaksızın parkta yaşayıp nöbet tuttular ağaçlar kesilmesin diye. Ve bir sabah uyandıklarında çadırları yandı, aniden gaz dumanına maruz kaldılar.

Ne olduklarını ilkinde oldugu gibi yine şaşırdılar. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın demeçleri havada uçuştu.
3-5 çapulcunun lafıyla hareket etmeyeceğini söylüyordu.

Başta herkesin tek derdi ağaçtı ama diktatör tavırlar ben ne dersem o olur cümleleri hepimizi çığrından çıkarıp  sivil bir direnişe çevirdi olayı. Bu sırada twiiter'dan an be an Polis'in halkın yanında değil karşısında yer aldığı yüzbinlerce fotoğraf düşüyordu önümüze. Taksim'de insanlar tartaklanıyor, kadınlara çocuklara gaz bombaları atıyordu polis. İStiklal caddesi savaş alanı gibiydi annecim. Tüm bunlar olurken ulusal basın ve hiç bir tv kanalı olayları göstermiyordu. Herkes Tayyip Erdoğan'a göbeğinden bağlı olduğu için tek kare görüntü vermiyordu kanallar. Yıl 1956 değil 2013.  Yani evinde twitter veya facebook'u olmayan kimse ki bu büyük bir çoğunluğa tekabül ediyor kimse olaylardan haberdar değildi. CNNTURK, HaberTURK, NTV hepsine kızgınız.

 Tematik haber kanalı oldukları halde gösteremediler yaşananları. Sen g.t korkusu de ben yalakalık diyeyim anneciğim.

Biz babanla hafta içi katılamasak da #sivildirenis'e c.tesi bagdat caddesinde onbinlerle birlikte yürüdük sen de vardın yanımızda. Starbucks İstiklal caddesi'nde savunmasız masum halk polis tarafından gaz bombası yerken sığınmak için kendisine koşanları içeri almadı. Kepenklerini kapatıp kıyama göz yumdular. Bagdat caddesi senin döneminde nasıl olur bilmiyorum ama bu dönemde çok popüler bir ilçe, cadde'deki tüm starbucksları halkın creme de la creme tayfası hepsini tek tek kapattırdı. Pazar da beşiktaş'a gittik. Direniş'in 4. günü olmasına rağmen halk akın akın meydanı dolduruyordu. Sen yine yanımızdaydın. Sabah çıktık akşam girdik eve dumanı da yedik korkuyuda hissettik. Ama direndik.

 Ne için? Amaç ağaç değildi artık ama hükümeti de devirmek değildi tabii ki. Amaç; nerede içki içip içemeyeceğinden, çocuk doğurmama özgürlüğüne kadar atacağı her adıma karışan ve egosu kendinden büyük bir adama karşı birlik beraberlik içinde olmaktı.
Olduk da anneciğim. kar topu gibi büyüdük. Tek yürek oldu halk. hiç bir televizyon kanalı olmadan tamamen twitter ve fbook üzerinden başlayan sivildireniş 80 küsür il'i olan Türkiye'de ve dünyada yankı uyandırdı. Madonna bile destek çağrısı yaptı. Türkiye'de 48 il'de 90 ayrı protesto yapıldı günlerce!
Düşün Türkiye'nin yarısı demek!


Bu arada hükümetten çıt çıkmıyordu ama sivil direniş'in olduğu heryere kısıtlamalar geliyordu. Ulaşımı kaldırdılar taksim'e insanlar yürüdü. Barikat kurdular polisler, insanlar aştı. Sabaha karşı gün ışırken insanlar boğaz köprüsünü yürüyerek geçti. Tayyip Erdoğan ortada olup açıklama yapmasa da 3 gün boyunca kısıtlamaları mobese kameralarını kapatarak, interneti 3G'yi keserek insanların birbiriyle iletişim kurmamasını sağlıyordu.

Ve 4.gün bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül  ;
Taksim’deki olaylara ilişkin bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Gül, “Sükunetin sağlanması ve konunun yeniden bizlere yakışır bir şekilde tartışılarak neticelendirilmesi için herkesin üzerine düşeni ivedilikle yapacağına inanıyorum” dedi. 
Taksim’deki olaylara ilişkin yaptığı basın açıklamasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şu ifadeleri kullandı: “Demokrasiye, çoğulculuğa ve hukukun üstünlüğüne inanan ve bu yolda daha fazla mesafe kat etme azminde olan Türkiye’de, pek çok farklı düşüncenin, bakış açısının olması, önemli konularda farklı yorumların, yaklaşımların, görüşlerin ortaya çıkması gayet tabidir. Bu, demokratik bir toplumun en büyük zenginliğidir. Esas önemli olan medeni bir şekilde tartışabilmektir: Diyaloga açık olmak, farklı görüşlere kulak verebilmektir. Demokratik bir toplumda, tepkiler istismara mahal vermeyecek şekilde, kurallara uyarak, sağduyu ve sükunet ile verilebilmeli; buna mukabil, yönetenler de, farklı düşüncelere ve kaygılara kulak vermek için daha çok çaba sarf etmelidir.” 
Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasına, “Taksim’de bir kaç günden bu yana devam eden ve maalesef dün itibarıyla kaygı verici bir noktaya gelen olayların yatışması için hepimize düşen, daha fazla olgunluktur. Güvenlik güçlerimiz, görevlerini yerine getirirken her zamankinden daha fazla ihtimam göstermeli, müdahalelerinde ölçülü olmaya dikkat etmeli, üzücü görüntülerin ortaya çıkmasına izin vermemelidir” şeklinde devam etti. 
Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasını, “Bu sabah başta Sayın Başbakan olmak üzere ilgili hükümet ve devlet yetkilileri ile görüşerek bu hususları kendileriyle de paylaştım. Sükunetin sağlanması ve konunun yeniden bizlere yakışır bir şekilde tartışılarak neticelendirilmesi için herkesin üzerine düşeni ivedilikle yapacağına inanıyorum” diyerek tamamladı.
Cumhurbaşkanı'nın tüm iyi niyetli halkı sağduyuya çağıran ılımlı mesajına rağmen. Gözünü hırs ve ego bürümüş Başbakan Tayyip Erdoğan ise .

  • Sandıkta AK Parti'yi mağlup edemeyenler bu yollarla AK Parti'yi nasıl mağlup ederim onun planlarını yapıyor.
  • Tencere tava hep aynı hava biz bunları önceden de gördük.
  • Partimin tabanı da 'Biz bunlara karşı sessiz mi kalacağız' diye sürekli bizi aradılar ama biz sakin durduk.
  • Onlar Taksim'e 20 bin kişi çıkardıysa, ben 500 bin kişiyi Kazlıçeşme'ye çıkarırım. Böyle bir imkanımız, gücümüz var.
  • verdiği demeçlerle bir başbakandan çok kabadayı uslubuyla ortamı germeye devam etti.

    1. Televizyon'da bir kare bile gösterilmediği için sabah işe giderken servis'te neredeyse herkesle görüş ayrılığına düştüm. çünkü okumuş güya ki aydın ama internetten uzak çoğunluk, insanların yakıp yıkıp, ekonomiyi mahvettiğini, pire için yorgan yanktıgını, zaten de başbakanın ağacı taşıyacağını, neden velvele yapıldığını sorgulayan cümlelerine karşı savaştım.

    Ve annecim sonunda kazandık. Parkı değil belki ama milletçe uyanışımızı, birlik beraberliğimizi, gücümüzü, tek bilek tek yürek oluşumuzu kazandık. Bu da sırtımızı yere getirmez!!