29 Eylül 2009 Salı

Cunda Adası


Cunda Adasında huzur verici bir hava var.Eski rum evleri, adım başı zeytin ağaçları, taş evler, rakı balık meze denince artık aklıma gelecek yegane yer. Tablo gibi meze dolapları vardı. Nasıl fotografını cekmemişim. Akşam hastalanmasam gidecektik ama son gecemizde sabah yedigim kahvaltıdan sanırım karnım cok fena agrıyordu yürümeyi bırak kıpırdıyamıyordum bile sıtmada cabası..

Ayvalık & Sarımsaklı hiç umduğum gibi cıkmadı. Hatta eğlenceli ortamımız olmasa sıkıcı olurdu. Çünkü hiçbir mimarisi olmayan apartman şeklinde otellerin dikildiği, yemek yiyecek düzgün yeri olmayan sadece denizinin güzel olduğu bir yer özellikle Sarımsaklı. Birde Tekne turları meşhurmuş hava iç açıcı olmadığı için katılmadık biz.
Cunda'da yaptıgımız keşifler süperdi, sokaklarını tek tek dolaştık. Bayramda Eda Taşpınar ve Çiğdem kayalı'da ordaymış ve Cengis Semercioğlu'da. Ama hiçbirini görmedim. Geldikten sonra gazetede Cengis Semercioğlu ballandırarak anlatıyordu köşesinde ay bende ordaydım diye okudum :D Akşam için balık rest. rezervasyon yaptırdık ve nasıl olsa akşamda cekmeye devam ederiz fotograf dedik ama akşam benım sıtma ve karın ağrısı tavan yapınca geceyi otel odasında geçirmek zorunda kaldık:(  Ne hayellerimiz vardı oysa

Eski rum evleri, üzerindeki tarihleri gördükce insan bir tuhaf oluyor 1892 diyordu bir evde ogünden bugune nekadar büyüleyici
Daracık sokakları öyleki kafanı uzattıgında kapının önünden kolunuda uzatırsan karşı evin kapısını tutabilirsin, neden bukadar dipdibe yaptılar hiçbir fikrim yok ama atmosfer acayip sıcak birinin kapısı calıp içeri girmek istiyor insan
Nereye gittiğimizi bilmeden yürüdük sokaklarında, bir kilise gördük hedef belirledik ona doğru yürüyoruz ama kediler heryerde ve ben köşeden köşeye kaçıyorum:) Bir çocuk almış kedileri üstüste koyuyor kediler mırlıyor, yavrum bırak doğanın dengesini bozma diye cocuga söylenirken  ben haha:D bizimkiler arkada dehşetle beni izliyorlardı:D  Sonunda kiliseyi bulduk Taksiyarhis Kilisesi  ama restore edildiği için gezilmiyormuş, bahçesinde bir teyse kaynanadili yada incir  diye tabir edilen bir meyve  satıyordu
Kaktüsün oluşturduğu bir meyveymiş, bolca çekirdeği olan ve böbreklere cok ıyı geldiğini söylediği hormonun işlemediği tek meyveymiş satan teyse ve amcanın yalancısıyım:) Tadı Kırmızı Hurma meyvesine benziyordu tatlı ve bolbol çekirdekli, çekirdeğindeymiş keramet.
Ve Kilisenin bahçesinde bir amca eşeğini getirmiş ekmek parası karşılığı bindirebileceğini söylüyordu, hoş eşeğin kendine hayrı yoktu bide birini taşısın, adıda Gözdeymiş eşeğin:)
Kocacım Gözde'yi kaynanadiliyle besledi pek bi hoşuna gitti Gözde'nin
Aku'da korksada Gözde ile bir anım olsun diye fotograf istedi
Biz burçikoyla gözdeye karşı önyargılıydık yaklaşmadık:D
Kilisenin dışında bir grup rehber eşliğinde dolaşıyorlardı ve biz cıkarken onlar kapının dışındaki başka bir yapı için bilgi dağılımındaydı ve bizde rehberi grubundan mış gibi dinleyip bilgi hırsızlığı yaptık:D Cunda'daki eski yapıların çoğu sarımsak taşındamış ve kışları sıcak yazları serin tutarmış ve cok pahalı bir taşmış. Grubun içerisine sızmışken :P dahada giderdik ama grup içinde ters ters bakanlar vardı para verdik geldik %50 verin dinletelim diye:D

Cunda Adası çok güzel hatırlayacagım kendine özgü motifleri zamana yenik düşmeden korumuş ender yerlerden. Umarım hep böyle kalır ,çok güzel geçen günümüzün az fotografları:)