Gelibolu, ufacık tertemiz. Merkezinde Lador'la bir tur attık. Aşko şapkasını cıkarmamıştı artık burada çıkar nefer gibi dolaşma dedikde ayrıldı :D
Balıkcıdan balıklarımızı seçtik. En tazesinden yeni tutulmuştu hepsi. Palamut, lüfer ve istavrit.
Ta tepede Çanakkale boğazını engüzel gören yerde. Bayraktepenin yanında,Yemyeşil çimlerin üzerinde salaş, hiçbir iddiası olmayan ama bir okadar sahici bir yer. Huzur dolu, sahipleri okadar bizden ki, sanki devamlı gidiyormuşsunuz gibi karşılayp samimiyetle laubalilik sınırını aşmadan sıcaklıklarını hissettiriyorlar.
Balık, et farketmez herşeyi , Izgara yada kızartma nasıl isterseniz pişiriyorlar. Küçük birer mangal getirip masanızın yanına koyup hem ızgara yapıp hem masada keyfe devam edilebiliyor. Lüfer dışındakileri kızartma istedik. Servis sekmeden geldi. Mezeler cabası. Rakısız olmazdı ben ilaç kullandıgımdan içemesemde akuş benım yoklugumu hıssetırmeden içti culup culup:D
Bir gülme geldi sonra ota shite herseye gülüyoruz hadi o çarkıkeyif ya ben colayla sarhoş oldum:D Masada manzaraya karşı fotograflar cekilmek için sabırsızlanırken şarjı bitmesin mi makinanın. Akuşunda canı sağolsun yanında getirdiği milattan önce 1587 yılında lidyalıların kullandıgı pilli filmli haha makinasını bagajda unutmuş kimsenin gözü yemedi almaya az fotograf bol kahkaha biraz hüzün güzel anılarl geçti vakit.